1992 Los Angeles Olayları (genellikle "Rodney King Olayları" olarak da anılır), Amerika Birleşik Devletleri'nin yakın tarihindeki en yıkıcı sivil kargaşalardan biridir. Olayların temelinde, Los Angeles Polis Departmanı (LAPD) ile özellikle Afrikalı-Amerikalı topluluk arasındaki derin ve uzun süredir devam eden ırksal gerilim, polis şiddeti ve ekonomik eşitsizlik yatıyordu. Olayları ateşleyen doğrudan kıvılcım, 3 Mart 1991'de yaşanan bir olay ve ardından gelen hukuki süreç oldu. O gece, şartlı tahliyede olan Afrikalı-Amerikalı Rodney King, yüksek hızlı bir polis takibinin ardından dört LAPD memuru (Laurence Powell, Timothy Wind, Theodore Briseno ve Stacey Koon) tarafından durduruldu. Amatör bir kameraman olan George Holliday tarafından tesadüfen videoya çekilen olayda, memurların yerde yatan King'e defalarca copla vurduğu, tekmelediği ve şok tabancası kullandığı görüldü. Bu kaset, ulusal medyada defalarca yayınlanarak polis şiddetini somut bir şekilde gözler önüne serdi ve büyük bir kamuoyu tepkisine yol açtı.
Olayların patlama noktası, bir yıl sonra, 29 Nisan 1992'de bu memurların yargılandığı davanın sonuçlanmasıyla geldi. Dava, gerilimi azaltmak amacıyla, ağırlıklı olarak beyazların yaşadığı ve polis ailelerinin yoğunlukta olduğu bir banliyö olan Simi Valley'e taşınmıştı. Çoğunluğu beyazlardan oluşan jüri, üç memuru tüm suçlamalardan beraat ettirdi; dördüncü memur hakkındaki bir suçlamada ise karara varılamadı. Bu karar, Los Angeles'taki Afrikalı-Amerikalı topluluk başta olmak üzere, adaletin sağlanmadığını düşünen milyonlarca insan için bir şok etkisi yarattı. Kararın açıklanmasından sadece birkaç saat sonra, South Central Los Angeles'taki Florence ve Normandie kavşağı, öfkenin ilk patlama noktası oldu. Reginald Denny adında beyaz bir tır şoförü, aracından zorla indirilerek kalabalık tarafından feci şekilde dövüldü ve bu anlar helikopterden canlı yayınlandı. LAPD'nin bölgeden çekilmesi ve duruma müdahalede geç kalması, şiddetin hızla kontrolden çıkmasına ve şehrin dört bir yanına yayılmasına neden oldu.