gündem

Ben ilk kez tanıştığım insanlara asla söyleyemeyeceğim çocukluktan gelen bir hayale sahibim samimi olduğum kişilere bu hayalimi paylaştım tabi benim çocukluktan beri süregelen hayalim Tır şöförü olmak Evet çok saçma ama büyük cüsseleri ve konforlu sürüşleri olan Amerikan tırları görünce ah keşke diyorum

Herkese selamlar denememden edindiğim bilgileri paylaşayım belki benim gibi merak edenlere bir yol gösterici olur. Öncelikle epi topu mısır işlemek ne kadar zor olabilir ki demeyin 3 koçan sadece nasıl delmem gerektiğini anlamaya çalışmakla harcadım. Koçanı market mısırından yapmaya çalışmayın hem çok küçük hem de tadı falan her şeyi bozuyor. "Yemlik mısır" diye sorarsanız insanların bileceği tür bu iş için uygun. Bulduğunuz koçanın nemini tamamen kaybetmemiş olması gerekiyor, öte yandan ıslak da kalmamış olması gerekiyor. Bu nem mevzusunu ben şöyle amatör bir yolla çözdüm;

1) Yapacağınız pipo için gerekli ölçüde bir parça kesin

2) kestiğiniz koçanı suda 5-10 dakika kadar bekletin, ardından güneşte (iklime göre değişiklik göstermekle birlikte) 2-2.5 gün arası direkt güneş alan bir yerde kurutun. Böylece biraz daha nemini korumuş oluyor ama çok da kuru kalmıyor. (İşlemesi daha kolay gibi geldi bana bu şekilde)

3) ardından tütün haznesini oyun (iyi bir düzeyde matkap kullanamıyorsanız ilkel el aletlerine başvurun çünkü çatlak oluşmasına sebep oluyor)

4) Duman kanalı için ince bir tığ ile delme işlemi yapmanız gerek. Başka yöntemlerle yapamadım o yüzden bunu dremel uçlarıyla delme işlemi yaptım ben. El becerisine güvenen matkap vb. ile deneyebilir.

5) Sap için bir ağaç seçmeniz gerek ben ceviz ağacı buldum ve bununla yapmaya çalıştım. (Eğer ahşap oyma , tornaya yeni başladıysanız kiraz ağacı ile denemenizi tavsiye ederim çok daha kolay işleniyor)

6) Zımparalama yapmadan olmaz elbette. Ben unutarak bu işlemleri yaptım en başta zımpara ile başlamanız sizin için en hayırlısı olacak :). Üzerine gomalak cila kullandım ben açıkçası ne kadar doğru ve sağlıklı bir seçim bilmiyorum önerilere de açığım. Ardından bütün parçalar birleştirildiğinde ortaya içime hazır bir corn cob çıkıyor (gibi gibi). Bu aşamaya kadar 13 koçan feda edildi işlerken çatlayanlar oyarken kırılanlar son aşamada hava sızdırdığını fark ettiklerim vesaire vesaire. Ama benim amatör aklımla edindiğim bilgiler bunlar oldu. Deneyeceklere bir fikir olsun en azından diye buraya bırakıyorum.

şirket kurma ve yönetme başımdan geçenler bölüm 2

NACE kodlarından bahsedecektim bu enrtyde https://www.ito.org.tr/documents/Uye_Sicil/Dokumanlar/meslek-gruplari.pdf Bu site üzerinden tüm nace kodlarına ulaşabilirsiniz. Her kodun kendi içinde avantajları ve dezavantajları bulunmakta burada en iyi bilgiyi müşavirinizden alabilirsiniz. Eğer tam hakim değilse şirket hukuku çalışan avukatlar veya vergi dairesindeki memurlar da gayet iyi bilmekte.

Dikkat çekmek istediğim husus ise toptan ve perakendenin ayırdımı.

PERAKENDE iş yapacak olsanız da ne yapın edin toptan kodunu ekletmeye çalışın kodunuza. Çünkü perakende iş yapıyorsanız eğer koca koca AŞ bile olsanız pos alamazsınız sadece yazarkasa almanız gerekmekte. Yazar kasa ise taşınabilen bir ürün değildir masa üstünde durur fiziki kredi kartı ile ödemenizi alırsınız. Bu yazarkasa ise entegrasyona muhtaçtır aldığınız ödemenin fişini hemen o an kesip müşteriye vermeniz gerekir bu da direkt satış olur anında vergisi kesilir fatura derdinizi biraz olsun hafifletir.

Ama toptan nace kodu ile pos alabilirsiniz. Bu demek değil ki ödemeyi alıp fatura kesmeyeyim yok öyle bir şey. POS işlemlerinde slip olur dekont gibi düşünebilirsiniz yine fiş de denebilir bunun mali bir değeri yoktur sadece işlemi yaptım diye göstermek için vardır. Dikkat ederseniz üzerinde de %10 veya %20 kdv yazmaz sadece çekilen tutar yazar. Buradaki alışverişin sonunda doğan meblayı da fatura etmek zorundasınız. Ve bu faturayı müşavirinize teslim ederken kredi kartı ile pos ödemesi alınmıştır diye belirtmek zorundasınız. Nakit eft havale ödemelerde bunu belirtme zorunluluğunuz yok. Faturayı vermeniz yeterlidir.

Aradaki farkı anladınız diye umuyorum. Her türlü ikisinin de denetim mekanizması çok kuvvetlidir verginizi paşa paşa verin gününü aksatmayın başınız ağrımasın ikisinin de usulsüzlük cezaları çok fazladır. Rakamlar minimum 100 bin TL'den başlamakta (ceza rakamları ve ödeme başı alınır).

POS için de sizlere tavsiyem mobil pos kullanmanız. Bunu elde taşınan mobil pos cihazlarıyla karıştırmayın. Bankaların sizlere sunduğu bir avantajdır bu. Artık bir çok bankanın böyle uygulaması mevcut. Mobil uygulama üzerinden kredi kartı bilgisi girerek ödeme almak gibi düşünün çok rahatlatıyor bu işlemler sizi.

Bilmeniz gereken diğer husus ise ödeme aldıktan sonraki vade süreci. Ertesi gün ödemelerde çoğunlukta bankalar komisyon alacaklar. 100TL bir ödeme aldığınızı farz edelim. Bu 100TL kdv dahil olarak hesap edilir banka ertesi güne ortalama %2 veya %5 arası komisyon alır ama paranız ertesi gün hesabınıza girer. Genelde çok büyük hacimli firmalar ve kafeler kullanır bunu tercih size kalmış. 2. türlü de pazarlık ve devletin sunduğu avantajlarla bunu 5-7-10-20-40 güne kadar sarkıtıp komisyonsuz ödemenizi alabilirsiniz. Bu sistem de şöyle çalışır: 100TL ödemenizi aldınız ya bu parayı 9 gün sonra hesabınıza geçirir banka o güne kadar mevduat veya katılım hesabında bekletir dokunamazsınız bu süreç sonunda hesabınıza kesintisiz geçer para. Dediğim gibi pazarlığa açıktır bankalar ilk anlaşmada 40 gün 0 komisyon vade açıp ilerleyen zamanlarda 9 güne 7 güne düşürdükleri de olabilir. Bankadan bankaya veya nace kodundan nace koduna da bu değişir. Kampanyalara dahil olarak değişiklik gösterebilirler. Bunu bankanızla mutlaka görüşün.

Gelelim vergilere her ay matrah vergisi vardır 450-500TL arasında değişir zorunlu ödemedir. 3 ayda bir başka bir vergi vardır o da yine 750-1000TL arasında değişiklik gösterir. Gelir vergisi eğer şahıs iseniz ve yaşınız 30 altındaysa yıllık açıklanan hedef kâr rakamına kadar probleminiz olmaz. KDV paşa paşa ödersiniz. Burada kdv düşürme veya gelir vergisi düşürme gibi işlemler var gider göstererek yapılır bunları da diğer konuda detaylandıracağım.

Siyahlı Kadın adında bir film izlemiştim. Yanlış hatırlamıyorsam 8-9 yaşlarındaydım ve 3 ay tek başıma uyuyamamıştım. Sonrasında tekrar izlediğimde senaryosunun da çok iyi olduğunu fark ettim mutlaka izlemenizi öneririm.

'Sen yokken yoktu sensizlik' evet. Sen yokken sensizlik diye bir kaygım da olmadı. Sen ne zaman girdin hayatıma, işte o zaman sensizliğin de girdi senle beraber. Hep böyle değil midir zaten? Hayatımıza giren her insan beraberinde yokluğunu da getirmez mi? Yani bir kişinin varlığı demek, zamanı geldiğinde o kişinin yokluğu da demektir. Sözün sonu: Zaten hayatımıza hiç girmemiş, tanışma ya da tanıma fırsatımız olmamış birinin yokluğundan söz edebilir miyiz ki?

Şiircesi: Sen yokken Yoktu sensizlik Ne zaman sen girdin hayatıma O zaman başladı Sensizlik kavgam