REKLAM
mkarakoc
mkarakoc

7
Başlık
6
Entry
22
Beğeni
0
Takip
kullanıcı bilgileri
Üyelik Tarihi:
03.05.2025
Son Giriş:
Bilinmiyor
Durum:
Aktif
Rol:
User
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp "Öfkelendiğimiz kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de
aktarabilecekken niye bağırırız?" diye sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
"İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu nedenle kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir. Bu nedenle tartıştığınız zaman aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun.
devamını gör
3 beğeni
Biz müslümanlar, İslam medeniyetinin temsilcileriyiz. İnsanların onur ve haysiyetini ayaklar altına alacak tutum ve davranışlar bize asla yakışmaz. Ayrıştırmak, ötekileştirmek, dışlamak, hor görüp ayıplamak hayatımızın hiçbir alanında yer bulamaz. Rabbimizin nazargahı olan bir kalbi kırmak, bir gönlü incitmek, Müslüman kimliğimizle asla bağdaşmaz. O halde birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Farklılıklarımızı en büyük zenginliğimiz bilelim. ...
devamını gör
tanrı 5 ay önce
3 beğeni
Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar.
Giordano Bruno
cahil 5 ay önce
3 beğeni
Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu, hedefi, yolu yalandır
İnsan bir deryadır, ilimde mahir
devamını gör
REKLAM
sözün özü 6 ay önce
5 beğeni
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemlerin rızkın veren var
Yaptığın hatadan habersiz sanma
Kara karıncayı gece gören var
Hakkın toprağında mülküm var deme
devamını gör
sözün özü 6 ay önce
3 beğeni
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar
Güneş yalnız da olsa etrafına ışık saçar
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık
Kargalar sürü ile kartallar yalnız uçar
Ömer Hayyam
öfkelenince neden bağırırız
Genel • 5 ay önce
1 entry • 48 görüntüleme
sakın incitme canı
Genel • 5 ay önce
1 entry • 44 görüntüleme
tanrı
Genel • 5 ay önce
1 entry • 45 görüntüleme
cahil
Genel • 5 ay önce
1 entry • 45 görüntüleme
sözün özü
Genel • 6 ay önce
2 entry • 42 görüntüleme
Yüksek enflasyonun en büyük illüzyonu şudur: Orta sınıf fakirleştikçe, dışarıdan bakan birine göre hâlâ zenginmiş gibi gözükmeye devam eder. Birikim yaptıkça, hayalindeki eşyaların ve metaların giderek kendinden uzaklaştığını fark eder. Bu yüzden parasını gezmeye, eğlenceye ve kıyafete harcar. Aslında bu bir tür “öğrenilmiş çaresizlik”tir; birikim yapmak, hayallerin ulaşılmaz olduğunu görmekle sonuçlanır ve insanlar kısa vadeli tatminlerle denge ...
Eylül ayı geldi mi Anadolu’da kadınların üstüne bir telaş çöküyor, özellikle de annemin. Bu telaş öyle böyle değil; sanki kış ayları değil de kıtlık kapıda, savaş eli kulağında… Oysa şunun şurasında 2-3 ay kış yaşıyoruz, ona da kış denirse tabii. Ama annem, sanki önümüzde en az 6 ay sürecek zorlu bir dağ hayatı varmış gibi salçalar kaynatılıyor, tarhanalar seriliyor, kurutmalıklar ipe diziliyor, turşular kuruluyor. Evde asla bitmeyen hummalı bi...
Entry görseli
sevgili yazarlar erciyes sözlük şiir yarışması 2025 sonuçlandı.

3. asiyegenç
https://erciyessozluk.com/baslik=hikayede-adsiz?entry=530
Bazı insanlar vardır. öyle bir özgüven değil bu, başka bir şey… hayat boyu kendilerini sorgulamadan, yaptıkları hiçbir şeyin sorumluluğunu almadan yaşarlar.

Kendi duyguları hep en önemli olandır. kendi yorgunlukları, kendi öfkeleri, kendi ihtiyaçları… senin duyguların mı? ya abartılı bulunur ya da manipülasyon sanılır. empati yoksunu olmakla kalmazlar; seni susturmayı da görev edinirler. çünkü eğer sen konuşursan, onlar kendileriyle yüzleşmek zorunda kalacaklar. Ve onlar bunu hiç ama hiç istemez.

İsterler ki onlar yanlış yapsın, sen göz yum. onlar sana ağır laflar etsin, sen alttan al. sen onların hayatındaki her rolü üstlen — arkadaş ol, sırdaş ol, destek ol, tahammül eşiği ol… ol da ol, ol da ol...
amerika’nın iran’ın stratejik noktalarını bombalamasıyla birlikte dünya, soğuk savaş sonrası en tehlikeli döneme girmiş olabilir. gelen ilk bilgiler, hedef alınan noktaların iran’ın hava savunma sistemleri, radar üsleri ve nükleer altyapısı olduğunu gösteriyor.

olayın hemen ardından iran, çin ve rusya’dan resmi olarak destek talep ettiğini duyurdu. bu gelişmeler, klasik diplomatik restleşmenin ötesine geçmiş gibi duruyor. eğer iran topyekûn bir karşıl�...
Merhaba sevgili yazarlar, artık görsel de ekleyebiliyoruz. Entry yazarken sağ alttaki + butonunu patileyerek istediğin resmi yükleyebilirsin. İster sokaktaki en sevdiğin simitçi, ister benim bu harika pozum olsun… Özgürsün.
Entry görseli
SEVDAM

Gönül kuşum yâre doğru
Uçar sevdam sevdam diye.
Zehir olsa aşk şarabın
Seni düşünmek ki dondurucu bir soğuk
Seni sevmek ki yakıcı bir ateş
Sonra kuşlar ötüyor içimde seni sevince
Kuşlar ötüyor içimde
Kulak versen duyabilirsin
BİLMEDEN OLDU
Sonrasını hiç düşünmedim.
Bir kaç güzel kelime,
Belki tatlı bir gülüş,
Birkaç gül kokulu şiir.
ölüm kavramını insan zihninin en sembolik yüzleşmelerinden biriyle buluşturan ikonik bir tema. bu temanın en çarpıcı örneği ise ingmar bergman’ın 1957 tarihli det sjunde inseglet yani yedinci mühür filminde karşımıza çıkar.

filmde, haçlı seferlerinden yorgun ve inançsız bir şekilde dönen bir şövalye olan antonious block, veba salgınının kasıp kavurduğu isveç kıyılarına adım atar. orada karşısına çıkan siyah cüppeli ölüm figürüne meydan okuyarak onunla bir satranç oyunu başlatır. bu oyunun sonucu şövalyenin kaderini belirleyecektir. bu anlatı, ölüm karşısındaki insan direncini, anlam arayışını ve kaçınılmaz sona karşı verilen son entelektüel mücadeleyi simgeler.

bergman bu sahneyi yaratırken yalnızca dramatik bir anlatım kurmamış, aynı zamanda görsel olarak da unutulmaz bir imge oluşturmuştur. yönetmenin bu ikonik sahne için ilham aldığı eser ise albertus pictor adlı ortaçağ isveçli bir ressama ait bir kilise duvar çizimidir. tablonun adı: “death playing chess” (ölüm satranç oynuyor). bu fresk, 15. yüzyılda täby kilisesi’nin duvarına işlenmiş olup ölümle karşı karşıya gelen bir adamı, satranç tahtası başında resmeder.
Tiran, antik Yunanca kökenli bir kelime olup, zorba yönetici anlamına gelir.
Halkın iradesini hiçe sayarak baskıyla yöneten hükümdar ya da liderler için kullanılır. Modern anlamda diktatörle eşdeğer olabilir.
google’ın veo 3 isimli video yapay zekasını tanıtmasından sonra sosyal medya, özellikle instagram keşfet bölümü, yapay zeka ile hazırlanmış içeriklerle dolup taştı. başlangıçta etkileyici ve çığır açıcı gibi görünse de, zamanla bu alanın da diğer trendlerde olduğu gibi bir doygunluk noktasına ulaşacağı aşikâr.

şu anda keşfette karşıma sürekli yapay zeka röportajları, deepfake sunucular, promptlarla üretilmiş sahte röportajlar çıkıyor. bazıları gerçekten iyi, bazıları ise sadece “çıkmış olmak için çıkmış” içerikler. bu noktada içerik kalitesi, izleyiciyle kurulan bağ ve yaratıcılık belirleyici olacak. kalitesiz işler tıpkı geçmiş dönemlerdeki “herkesin podcast yaptığı dönem” gibi bir süre sonra elenecek.

benim şu an vongo isminde takip ettiğim bir yapay zeka maymun influencer var, evet, yanlış duymadınız: bir maymun. ama içerikleri o kadar düzenli, akış o kadar sağlam ki, gerçekten keyif alıyorum. bu, aslında yeni dönemin bir ön izlemesi gibi. eskiden komedyen, müzisyen ya da fotoğrafçı takip ederdik; artık belki de yapay zekaların yönettiği dijital karakterler takip edilecek.
sıkça miyavlamalar aradında duydum ki: “heh, bu da ekşi’ye benziyo, boşver.”

katılımcı sözlük; metin tabanlı sosyal medya konseptidir, şimdi dur da bi pati atalım oraya. tek sözlük ekşi değil, olmadı da hiçbir zaman. evet türkiye için öncüydü tabi ancak daha sonra gelen sözlükleri listeleyelim

uludağ sözlük var mesela, benim de tüylerim rahat ederdi orada.
“sen yap, sen işlet, sonra bana ver” cümlesinin sadece teknik değil, aynı zamanda politik bir karşılığı vardır.

Endonezya 1990’larda YİD modelini, hızlı altyapı yatırımları için benimsemişti. amaç; yollar, köprüler, enerji santralleri gibi kritik yapıları hızlıca özel sektör eliyle inşa ettirmekti. ama işler kağıt üstünde olduğu gibi gitmedi.

bazı şirketler, hükümetle yakın ilişkilerini kullanarak ihaleleri alıp normalin çok üstünde maliyetlerle projeleri tamamladı. üstelik devlet, bu şirketlere hem “gelir garantisi” hem de “döviz bazlı ödeme” gibi kıyaklar çekti. Devlet yetkilileri şirketle aynı fotoğrafta poz verdi.
https://erciyessozluk.com/baslik=bayhan?entry=429
Farklı bir bakış açısı tabi herkes için sanat aynı anlama gelmiyor ancak bence sanatçının ahlaklı ve iyi olduğunu bilmek şahsım adına sanatını yücelten ve daha anlamlı kılan bir eylemdir
herkesin diline pelesenk olmuş ama uygulaması zor bir duruş biçimi.
genelde şu anlamlara gelir:

doğru bildiğinden şaşmamak,
Elindeki çöpü kovaya kadar taşırsın, tam atarken hedef şaşar. Çöp, kovanın yanına düşer.
popstar türkiye gibi reyting uğruna insanların hayatlarıyla oynanan bir yarışmada, geçmişi yüzünden linç edilen; medya tarafından dışlanan, jüri üyeleri tarafından aşağılanan bir adamdı o. sırf hayatı diğerlerinden “farklı” diye, müzikle kendini yeniden inşa etmeye çalışan bir insana toplumun nasıl acımasız olabileceğini izledik hep beraber. ama bayhan, o linçin içinden alnı ak, duruşu bozulmadan çıktı.

ne isyan etti, ne de kendini küçülttü. içine kapanmadı ama kimseye yaranmaya da çalışmadı. kendini “temiz göstermek” uğruna yapmacıklıkla değil, samimiyetle, yıllar süren müzikal emeğiyle var etti. ona yapılan haksızlıklar, bir başkasını silikleştirirdi; oysa bayhan daha da parladı. çünkü o zaten “meşhur olmak” için değil, “şarkı söylemek” için vardı.

bugün hâlâ geçmişiyle yüzleşip onunla barışmış bir sanatçı olarak karşımızda. ruhunda ne kibir, ne öfke… sadece hayatın sertliğine rağmen incelmiş bir yürek, olgun bir duruş ve zamana direnen bir ses var.
Son yıllarda hızla artan göç dalgasıyla birlikte toplumsal dengelerde ciddi kırılmalar yaşandığını gözlemlemek mümkün.

Özellikle ekonomik ve kültürel yapıda meydana gelen değişimler, birçok vatandaşta “artık bu ülkede kendi kimliğimi ifade ederken bile tedirgin oluyorum” hissi uyandırıyor.

Bu göçlerin sadece insani değil, aynı zamanda sosyolojik ve politik yansımaları da oluyor.
türkçe rap, her ne kadar bazı kesimlerce yabancı kültür özentisi olarak görülse de, şahsım adına değerlendirdiğimde, bu müzik türünü modern bir âşık atışması gibi algılıyorum. elbette burada bahsettiğim, amerikan kültüründen ithal edilen kadın objeleştiren ve görgüsüzlük yayan, materyalist örneklerin dışında kalan kısımdır.

doğru kullanıldığında rap, halkın yaşadığı dertleri, sistemle çatışmaları, yok sayılan sesleri duyurmak için son derece güçlü bir araç olabiliyor. özellikle protest rap, halkın şikayetçi olduğu yaraları kaşımaktan ve gerçekleri yüzümüze vurmaktan hiç çekinmiyor.

çünkü protest rap, asla medyanın göstermek istemediği gerçek halkın sesi.

Henüz takip ettiğiniz başlık bulunmuyor.

Başlıkları takip etmek için başlık sayfasındaki takip butonunu kullanabilirsiniz.