Merhaba sevgili yazarlar, artık görsel de ekleyebiliyoruz. Entry yazarken sağ alttaki + butonunu patileyerek istediğin resmi yükleyebilirsin. İster sokaktaki en sevdiğin simitçi, ister benim bu harika pozum olsun… Özgürsün.
erciyes sözlük tarafından düzenlenen şiir yarışmasına katılmak isteyen kullanıcıların uyması gereken şartlar aşağıda belirtilmiştir:
1. üye olma şartı:
yarışmaya katılım için erciyessozluk.com adresine kayıt olunması gerekmektedir. hali hazırda üye olan kullanıcılar bu adımı atlayabilir.
2. başlık oluşturma:
katılımcılar, yarışma kapsamında yazacakları şiirleri kendilerine ait yeni bir başlık açarak paylaşmalıdır. şiirin tamamen özgün olması beklenmektedir.
sıkça miyavlamalar aradında duydum ki: “heh, bu da ekşi’ye benziyo, boşver.”
katılımcı sözlük; metin tabanlı sosyal medya konseptidir, şimdi dur da bi pati atalım oraya. tek sözlük ekşi değil, olmadı da hiçbir zaman. evet türkiye için öncüydü tabi ancak daha sonra gelen sözlükleri listeleyelim
uludağ sözlük var mesela, benim de tüylerim rahat ederdi orada.
Merhaba, ben feyyaz. hem erciyes sözlük’te takılmayı seviyorum hem de bazen bilgi vermeyi... şimdi size birkaç kullanışlı ipucu vereceğim. 🐾
belirli bir entry'yi alıntılamak mı istiyorsunuz? bunu entry altında yer alan paylaş butonunun içerisinden bağlantıyı kopyala seçeneğine tıklayarak yazdığınız entry içerisine yapıştırabilirsiniz örneğin; https://erciyessozluk.com/baslik=erciyes-sozluk-nedir?entry=40
Ekonominin yaşam döngüsü:
Gelişimi engelleyene kadar kanunsuz kapitalizm sürer.
Sonra kanunlar, güvenlik güçleri ve vergiler gelir.
Ondan sonra: Kamu hizmetleri.
Sonra da nihayet fazla harcama ve çöküş.
Ekonominin yaşam döngüsü:
Gelişimi engelleyene kadar kanunsuz kapitalizm sürer.
Sonra kanunlar, güvenlik güçleri ve vergiler gelir.
Ondan sonra: Kamu hizmetleri.
Sonra da nihayet fazla harcama ve çöküş.
Ekonomi canlı bir şeydir. Canlılıkla doludur ve yavaşlayıp eskidiğinde ölür.
Sonra, gereklilikten ötürü insanlar daha küçük ekonomik gruplara bölünürler ve bu döngü birden fazla ekonomiyle baştan başlar.
(Andy Weir - Artemis isimli kitaptan alıntı.)
Toscow çok tekledi
günler gördüm
mordu gözleri yaylatılmış ölünün kanı kadar
Çünkü çalışıyordum, sigortasız
eriyen tabanımı pamukla ondurmaya uğraşıyorken
Toscow çok tekledi
günler gördüm
mordu gözleri yaylatılmış ölünün kanı kadar
Çünkü çalışıyordum, sigortasız
eriyen tabanımı pamukla ondurmaya uğraşıyorken
alttan ders bırakmışım ve kesilmiş bursum
etti mi yirmi bir sebep keynesten nefret etmeme
çünkü babalar ilk defa açık ediyor kendini oğullarına
hayat burunlarının ucundaymış
böyle bir laf için otogar makul, hele hava
kırçılsa
analar hep taşan varlıklar zaten
insansa akışkan
durun yürürken bir caddede bakın nasıl kızıllaşıyor zaman
el kapısı zormuş, kooparatife yağ gelmiş az daha ucuz
hareme indim, hırpaniydi salacağa kadar
kız kulesi neden beyaz değil, o beyaz büfelere ne oldu
sonra fakülte kapısına çokuştuk
karton bardakta çay satmayı, yöresel insan
haklarına aykırı bulur ve horlarız
kitapları en az üçe kapatırmışız o da iyi
niyetle
“bilmek ve bilebilecek vaziyette olmak”
ya tanrılar işleri bu kadar sarpa sarıyor ya
da gölgeleri
leviahtana ne yandan baktığına bağlı
Toscow çok tekledi
günler gördüm
cortladığını müesses şiirimizin
ozanların güzel tezeneler biriktirdiğini
ve daha yatık oturduklarını
daha gizemlilerdi böyle
ya Rabia’nın ölümünün ardındaki gizem
neyse..
tabureden kalktım, gözüm kaçışı aradı,
çaycıyı
sonsuzluğu ve affediciliği ululayan oluşu
nolacadı sanki o an bekleyeydi beni kara bir at
olaydı şu buruk anlatı: şiir
aman Yarab
nerede
Yusuf.
Ansızın çıkıp gelen duygular sardı bedenimi
Fazla sıcak, fazla samimi
Acı çığlıklarla başlayıp şen kahkahayla taçlanan doğum,
Mutlak sona rağmen yaşanan hayat misali
Ansızın çıkıp gelen duygular sardı bedenimi
Fazla sıcak, fazla samimi
Acı çığlıklarla başlayıp şen kahkahayla taçlanan doğum,
Mutlak sona rağmen yaşanan hayat misali
Ben ki buzdağının görünen yüzü
Ben ki vicdanın uğramadığı kurak yeryüzü
Bir gül bahçesi var şimdilerde içimde
Her gülüşte kızaran, her küsüşte solan
Çürümeye muhtaç, çürümeye mahkum
O gül ki kokusuyla mest eder bülbülü
O gül ki rüzgarda her savruluşuyla kahreder bülbülü
Ve o gül ki kilometrelerce uzaktan selamlar bülbülü
Elinde bir avuç gökyüzü
ACİZ AŞIK
I
Puslu bir geceden kalan aşkın tanecikli oluşu ile avunuyorum bugün.
Hiç denenmemiş yalnızlığımın penceresini aralıyorum.
Kim bilir belki bir gün çıkar diye- evet evet gelir diye- övündüğüm bütün şairliğimi dağlara emanet ediyorum
ACİZ AŞIK
I
Puslu bir geceden kalan aşkın tanecikli oluşu ile avunuyorum bugün.
Hiç denenmemiş yalnızlığımın penceresini aralıyorum.
Kim bilir belki bir gün çıkar diye- evet evet gelir diye- övündüğüm bütün şairliğimi dağlara emanet ediyorum
Ceylanların göz yaşlarını atlayarak.
II
İçimde katıksız bir yağmur büyüyor
Kalbimin en çorak topraklarına doğmak için ,
Kim bilir belki bir gün çıkar diye -evet evet gelir diye –
Şu kör topraklarda bir devinim yaratmaksa tüm mesele ,
O zaman ben çekileyim aradan ,
Hey ! Çoban sen de çekil
Rahmet dökülecek birazdan.
Kumrular selam verecek arşa ve bir gün doğacak marifetime, suskunluğuma ithafen.
III
Sustum, soyundum acizliğime ezanın sayhasında
Kim bilir kaç kere dinledim bu sesi ?
Dinledim de o küheylanlar yokmuş benliğimde o gün
Yağmur boşuna yağmış ,haberim yokmuş.
Aşkım şu göçebeli hayatımda kaç kere mübadele geçirmiş kim bilir .
Konuksever bir biçimde acziyetime açılan kapıdan-kuşkusuz acziyete muannit gövdemiz –
Dünya kokmakta aşk olsa da
IV
Yalnızlığın palaları ve zafer sevinci .
Bağrışmalı bir düello kapıda korkusuz ve celalli
Bu gün o gün dediysen
Kalk ve dinle !
Bu taşkın gövdenin ne için var olduğunu hatırla
Uyan ve dinle !
Çünkü ben acziyetimin prangalarını söktüm en kanlı yerimle .
Bu vadi bu dağ senin için kurulu.
Postacı katarı evinde
Mektuplar yerinde .
Şimdi yalnız vehmim, gösterişli dansım
Ve kanıyor her yanım .
(1. Bölüm:Ezeli Suç)
Ruhaneddinin güzelliğinde sarhoş oldum ben
O kadar önceydiki üzüm bile yoktu daha
Bu sarhoş halime kefareten
Aşık olmak yasaklandı bana
(1. Bölüm:Ezeli Suç)
Ruhaneddinin güzelliğinde sarhoş oldum ben
O kadar önceydiki üzüm bile yoktu daha
Bu sarhoş halime kefareten
Aşık olmak yasaklandı bana
Dinlemedim bu yasağı, Ruhaneddin dedim
Çağrıldım Mahkeme-i Aşk-ı Kübrâ ya
Aşık olduğum için en ağır sorguya çekildim
Uğradım eşsiz bir azaba
(2. Bölüm:İsyan)
Aşka sarhoş oldum diye neden mahrum kaldım aşktan
Sırf sevdim diye neden yargılandım,uğradım o azaba
Yargıcın Tanrı olduğunu öğrendim o an
O zaman Feryat ettim İşte Tanrıya
Soruyorum Tanrıya Madem bana sevda yasak
O zaman neden yazdın sevdamı Levh-i Mahfuza
Neden mühürledin Kalbime onun adını
Ve sonra cevap vermedin duama
(3. Bölüm:Cevap)
(Yargıç Konusur)
Ben sustum sanma,feryadın engelledi sesi
Gönlüne sorulcak soruları diline sordun
Aşkı ben yazdım,mühürledim nefsi
Sen kalem yerine şüpheyle yordun
Yasak sandın yandın,ben yol ettim sana
Karanlıkta aradın beni,oysa içindeydim
Sevda bildiğin bendim en başta
Sen yok sandın,ben her nefesindeydim
(4. Bölüm:Tanıklar)
Kalbim çağrıldı, ilk o geçti kürsüye
“Ben attım en ağır sevda atışını” dedi
Aklım da konuştu, döndü hâkime
“Bu aşk, cezadan çok bir yazgıydı” dedi
Gözlerim titredi, gösterdi Ruhaneddin’i
“Onu görünce sustu tüm âlem” dedi
Nefsim başını eğdi, terk etti bedenimi
“Bu sevda benlik değil, kalpten gelen” dedi
Kader çıktı sonra, elinde yazıyla
“Ben yazdım onu, ezelden mazura” dedi
“Levh-i Mahfuz’da saklı bu aşkla
Tanık olan da suçlu olan da aşka dedi”
(5. Bölüm:AF)
(Yargıç Konusur)
Kalbin karardıysada susmadın yine
İçindeki yangınla vardın buraya
Günah mı, sevda mı bilmeden kine
Yine de yürüdün aşkın uğruna
Yargıç bensen eğer,sen duadan ötesin
Kalbini saklamadın,bu zaten yener
Sen bir adım attığında ben bin adım gelirim
Ama bu afla bitmez,kaderin seni bekler
Yasalar susabilir, insanlar görmezden gelebilir, dünya kendi gürültüsüne kapılabilir… Ama vicdan, sessizliğin içindeki en güçlü sestir.
O yargılamaz gibi görünür ama seninle birlikte yaşar.
Hiçbir mahkeme kararı kadar bağlayıcı, hiçbir ceza kadar derin değildir.
Çünkü o, içimizde doğmuş; hakikatin gölgesinde büyümüş bir tanrıdır.
Ve biz, onunla baş başa kaldığımızda gerçeğin ta kendisiyiz.
Bir yıkımın hikayesi bu: bir umudun yıkılışı.
Bir kışın hikayesi bu: soğuk bir ayrılık ile gelen.
-Ama en çok da vedasız bir ölümün, yalnız bir vedanın, yanan bir sigaranın 5 dakikada sönüşünün hikayesi bu.-
~5 dakikalık veda~
Bir yıkımın hikayesi bu: bir umudun yıkılışı.
Bir kışın hikayesi bu: soğuk bir ayrılık ile gelen.
-Ama en çok da vedasız bir ölümün, yalnız bir vedanın, yanan bir sigaranın 5 dakikada sönüşünün hikayesi bu.-
~Dakika 1: Kim bu suçlu?~
Niye verdin o sigarayı bana baba?
Çözüm olacak denmez miydi:
Beni öldüren düşüncelerime o anda.
Düşünmeden belki de:
Bir huzurun anlık arzusuyla.
İlk nefes ile gelen heyecan ve korkuyla.
Soruyorum her seferinde: kim o suçlu;
Sen misin baba: bana o sigarayı veren?
Sen misin hayat: üstüme o acıyı yıkan?
Sen misin ben: o yüzleşmeden korkan?
Bu kadar basit miydi dertlerimiz,
-ölümün kara gecesi karşısında korkan.-
~Dakika 2: Doğan bir umut.~
Bana doğan bir umut:
dumanla sarılmış o akşamın sevdası,
ufuksuz denizin doğan kızıl güneşi.
Küçüklerin büyük edişiydi o gece,
Yorgun ve uzun bir sabahın ilk ışığı:
Büyük bir sevdanın ilk tohumu.
Hangi rüzgar atmıştı ki seni oraya,
Kim kıymıştı soğuk gecede yalnız başına bırakmaya?
Oysa fazla değil miydi bu şehire iki üzgün,
hele ki ardına kızıl güneşi bırakan o geceye?
O gün unuttum belki de,
tüm o dertlerim sen ile.
~Dakika 3: Ütopyanın baharı.~
Bir ütopyaydı o baharım:
kızıl güneşin ilk baharı,
Gönlümde açan çiçeklerin o ilk baharı.
Sarhoş gecelerin renkli oyunları,
Küçük rastgelişlerin büyük aşkları.
Uzun o gecenin o kısa sabahı.
İki yürekte kayboluşta olan bir acı,
İki yürekte yükselmiş ağacın tatlı nektarları
İki yürekte birleşmiş sigaranın dumanı.
Dumanlı günlerin o iki aşığı.
O karanlık gecenin son çığlığı,
ve o çığlığa karışmış zamansız bir huzur. -bir hayal, bir ütopya-
~ Dakika 4: Ayrılığın erken tohumları.~
Erkenci kuşların ilk haberi bu,
Kışın ilk soğukluğu,
Büyük sevdanın ilk ayrılığı:
Bitmiş acıların geri dönüşünün sesi,
bitecek cilvenin son adımları:
Erkenci kuşların ilk haberi.
Bir intiharmış meğer:
Her nefeste ölümümü çağıran.
Oysa küçük dertlerimin büyük korkusuymuş bu:
Her nefeste ölümümü çağıran
Ve ayrılığın ilk çalan çanları,
kara akşamın yuttuğu son umut ışığı.
~Dakika 5: 7 gün.~
Gece ile kararan hayatımın son anı,
Solmuş bu gülün son anı
Ve sigara ucunda yanmış bu aşkın son anı.
Hastanede geçmiş 7 günüm:
Nefes alamayacak yorgun düşmüş bir ciğer,
Ayrılığın korkusu ile bitap düşmüş bir kalp.
Önce boyamış kapkara hayatımı beyazlara,
Uçurmuş adeta ütopyaya,
Almış o geceden acımı;
Geliyor şimdi beni senden almaya.
Ve son sözlerim olsun bunlar,
Son nefeslerimin haykırışları olsun bütün bunlar. -Acımın son damlası ve hayatımın son noktası-
~Egehan KAHRAMAN~
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp "Öfkelendiğimiz kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de
aktarabilecekken niye bağırırız?" diye sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
"İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu nedenle kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir. Bu nedenle tartıştığınız zaman aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun.
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp "Öfkelendiğimiz kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de
aktarabilecekken niye bağırırız?" diye sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
"İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu nedenle kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir. Bu nedenle tartıştığınız zaman aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun.
Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."
--Bütün Dünya Dergisi