Erciyes Sözlük
Bilgi paylaşım platformu yükleniyor...
Başlatılıyor...
ağambizimleeğlenir - Kullanıcı Profili - Erciyes Sözlük
ağambizimleeğlenir

ağambizimleeğlenir

üyelik: 03.04.2025 son giriş: 1 saat önce

33 entry
21 başlık
64 beğeni
1908 osmanlı boykotu
4 ay önce

II. Meşrutiyet sonrası Osmanlı halkının Yunan mallarına karşı başlattığı ilk büyük tüketici boykotu. Girit’in Yunanistan tarafından ilhak edilmeye çalışılması, kamuoyunda ciddi tepki çekince halk da tepkisini ekonomik yoldan göstermeye karar veriyor.

Boykot sadece dışarıdaki Yunan’a karşı değil, Osmanlı içindeki Rum tüccarları da hedef alıyor. Çünkü o dönemde ticaretin büyük bölümü gayrimüslimlerin elinde ve Müslüman-Türk halk ekonomik olarak geri planda. Bu boykotla birlikte yerli malına yönelim başlıyor, Müslüman esnafa destek artıyor, yerli üretim teşvik ediliyor.

En dikkat çekici tarafı, bu hareketin tamamen halk inisiyatifiyle başlamış olması. Devletin herhangi bir çağrısı yok. Gazeteler, cemiyetler ve bazı dini çevreler boykotu destekliyor. Özellikle İzmir, İstanbul ve Selanik gibi büyük şehirlerde etkisi hissediliyor.

Bugünden bakınca, 1908 boykotu halkın ekonomik gücünü fark ettiği, kolektif bir tavır aldığı önemli bir dönüm noktası. Aynı zamanda yerli malı bilincinin ve tüketici dayanışmasının Osmanlı’daki ilk örneklerinden biri.

az sayıda derin dostluklar maslowun sessiz öğüdü
4 ay önce

Herkesle iyi geçinmek zorunda mıyız? Hayır. Çünkü Maslow’a göre, insan psikolojisinin derinliklerinde yatan ihtiyaçlardan biri, herkesle tanışmak değil; az sayıda kişiyle derin, anlamlı ilişkiler kurabilmektir. Maslow der ki: Kendini gerçekleştirmiş bireyler, kalabalıklar içinde kaybolmaz. Onlar, birkaç dostun varlığını, yüzlerce tanıdığa tercih eder. Çünkü bilişsel derinlik, duygusal bağ ve gerçek dostluk zaman alır, emek ister. Ve bu, herkesle kurulamaz. Modern dünyada sosyal medya takipçileriyle dolup taşan hayatlarımızda Maslow’un bu sessiz ama güçlü uyarısı belki de kulağımıza fısıldanmalı: “Çok kişiyle konuşmak değil, az kişiyle derinleşmek iyileştirir insanı.”

insan kendinin doktoru mu
4 ay önce

Vücudumun neye ihtiyacı olduğunu bazen çok net hissediyorum. En büyük düşmanım toksik düşünceleri fark edip kendimi yavaş yavaş onlardan arındırmaya çalışıyorum. Doğru beslenme, biraz hareket, bazen sadece durup düşünmek bile yeterli oluyor. Öz farkındalık gerçekten çok güçlü bir şey. Tamam doktorlar, ilaçlar elbette hayat kurtarıyor. Ama insan kendi iç dünyasında da bir şifacı olabilir. Bazen sadece bir düşünceyi değiştirmek bile iyi gelir. Sadece nefes almak bile..

geleceğin iş dünyası uzaktan çalışma
4 ay önce

Bir zamanlar “home office” sadece kreatif işler yapanların, freelance çalışanların hayaliydi. Sonra pandemi geldi, dünya kilitlendi ve hepimiz bir anda pijamalarla Zoom toplantılarına katılan bireyler olduk. Şimdi ise birçok sektör için bu yeni düzen, kalıcı bir norm haline geldi.

Ama sorulması gereken soru şu: Uzaktan çalışmak gerçekten özgürlük mü, yoksa modern çağın parlatılmış yalnızlık biçimi mi? Bir yandan evden çalışma; trafikten, ofis içi saçma rekabetten, sürekli göz hapsinden kurtulmak demek. Diğer yandan ise; sosyalleşmenin azalması, iş-özel hayat dengesinin silikleşmesi ve “her an ulaşılabilir olma” baskısı demek. Yani kahveni mutfaktan alırken patronun sana Slack’ten “müsait misin?” diye yazabiliyor.

Peki gelecekte hibrit model mi kazanır, tamamen dijitalleşmiş ofisler mi? Yoksa bir noktada insanlar “ofis hayatı”nı yeniden özlemeye başlar mı? Ve daha önemlisi: Bu düzen psikolojik sağlığımızı nasıl etkiliyor?

her şeyi açıklayan en kısa söz
4 ay önce

“İstemeden varım ve istemeden öleceğim; olduğum şeyle olmadığım şey, hayal ettiğimle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluk içindeyim.”

deprem olunca akla gelen normalde görmezden gelinen bilim coğrafya
4 ay önce

Deprem olunca herkesin aklına “fay hattı nereden geçiyor?”, “zemin sağlam mı?”, “marmara ne zaman kırılacak?” gibi sorular düşer ama işin ironik yanı, bu soruların hepsi coğrafyanın alanına girer. Çoğu zaman coğrafya dersi “dağ ezberleme”, “iklim-tür ezberleme” olarak görülür. Oysa coğrafya, insanla yeryüzü arasındaki ilişkiyi inceler. Yani üzerinde yaşadığımız dünyanın nasıl işlediğini anlamaya çalışır. Bugün bir deprem olduğunda neden bazı yerler daha çok yıkılır, neden bazı şehirlerde daha fazla can kaybı olur, neden bazı bölgelerde afet sonrası toparlanma daha hızlıdır… bunların hepsi beşeri ve fiziki coğrafyanın konusudur. Bir ülkenin yapılaşmasından yerleşim modeline, şehirleşme sürecinden afet yönetimine kadar çok şey aslında coğrafi bilgiyle planlanmalıdır. Ama ne yazık ki biz coğrafyayı hâlâ “haritada ülke bulma” sanıyoruz.

yıllar sonra eski mahallene dönmek
4 ay önce

Çocukken saklambaç oynadığın o boş arsa artık yerinde yok. oraya kocaman bir apartman dikilmiş, balkonlarında çamaşır asılı, kimse dışarıda değil. mahalle bakkalının yerinde şimdi cam gibi bir zincir market var; ne veresiye var, ne “yine mi sakız aldın?” diyen amca. ama… çocukken misket oynarken çömeldiğin o kaldırım taşı hâlâ yerinde. çatlağını tanıyorsun. En garibi… sinek ilacı arabası geçse yine peşinden koşarsın gibi geliyor.

yapay misuun yapmay misun
4 ay önce

Modern çağın hızlanan yalnızlığı içinde insanlar, konuşacak birini ararken bu boşluğu dolduracak “akıllı” varlıklara yöneliyor. Peki yapay zeka insanın gerçek duygusal ve sosyal bağlantı ihtiyacını ne kadar karşılayabilir? Ya da yapay zekaya yüklenen anlamın, aslında insanın kendi duygusal ihtiyacının bir yansıması mı? İnsan olmanın getirdiği duygusal derinlik ve empatiyi tam anlamıyla kopyalayabilecek bir yapay zekâ mümkün mü?

kadınlar evde ceo değildir
4 ay önce

Evet robot gibi “Markus, çamaşırları as.”

kadınlar evde ceo değildir
4 ay önce

Eşlerimiz, çoğu zaman biz istemedikçe ev işlerine dahil olmuyorlar. Konu açıldığında ise genellikle şu cümlelerle karşılaşıyoruz: “Söyleseydin yardım ederdim” ya da “Ne yapmamı istediğini açıkça söyle.” İlk bakışta bu, iyi niyetli gibi görünse de aslında sorumluluğu yine kadına yüklüyor. Kadın, evin yöneticisi ya da herkesin sorumluluğunu üstlenen bir ebeveyn değildir. Ev ortaksa, sorumluluk da ortaktır. Ne yapılması gerektiğini sürekli söylememizi beklemeyin. Görün, fark edin, insiyatif alın. Yardım etmek değil, birlikte sorumluluk almak önemli. Çünkü bu, yardımlaşmak değil, hayatı paylaşmak meselesi.

El deliye biz “söylemeden anlayan bulaşık perisine hasretiz.”

edebiyat
4 ay önce

Ee bildiğin duygusal korsanlık. Herkes hissettiği öfke, aşk, hüzün gibi duygular için “patent ofisine” başvursun. Alooo hemşire Bu acı lisanslı mı? Yoksa başkasının hissini mi kopyaladın ?

hamama giren terler de öğretmen olan sürünür mü hocam
4 ay önce

Hazır KPSS’den öğretmen atamaları üzerine konuşurken, yurdumun atanamayan güzide öğretmenleri, devletin yetersiz politikaları yüzünden, özel eğitim kurumlarında emeğinin karşılığını alamadan, üç kuruş maaşla çalışmak zorunda bırakılıyor. İş bulma ümidiyle kapısını çaldığımız özel kurumlar ise, eğitimi bir hizmetten ziyade ticarete dönüştürmüş durumda. (Ticaretin başkenti ♥️)

Buradan sonrasını bir fıkra ile anlatacağım…

Özel eğitim kurumları, ahh o özel eğitim kurumları :) “Eğitim” adı altında yalnızca ekonomik çıkar peşinde koşarken, öğrencileri, velileri ve en çok da öğretmenleri sömürüyor. Görüşmeye gittiğim bir kurum: “Burası bir ticarethane hocam, öğrenciyi elde tutmak için rol yapacaksınız. Öğretmen kimliğinizi bir kenara bırakın, idealist öğretmenler eskide kaldı.” Ayy, tüylerim diken diken oldu! Hâlâ kulaklarımda çınlıyor bu sözler. Düşünsenize, öğretmenliği meslek olarak seçmiş, çiçeği burnunda, bir nesli yetiştirmeye aday birine, “İdealist olmayın” deniyor.

Tabii bir de işin işe alım kısmı var… Her görüşmeye gittiğimde “En az 2-5 yıllık deneyim” (yeni mezun nerde yapacaksa o deneyimi) beklentisinin ötesinde, “Hocam ben sizi öğrenci sanmıştım yağvv” (şimdi ismini vermek istemiyorum belki tekrar cv bırakırım) gibi esprili ancak yıpratıcı sözlerle karşılandım.

Kayseri’de özel eğitim kurumları fıkrası bu kadar… Ama ben gülmedim.

ne üflediği belli ne üdüğü belirsiz
4 ay önce

Öğretmen adaylığı hayalim, KPSS’nin getirdiği belirsizlik ve sürekli değişen sistem yüzünden adeta paramparça oldu. Her seferinde yeni bir sistem, yeni bir umut, ama sonunda hep yıpranıp bitiyor insan. KPSS yerine MEB AGS, Akademi derken, bütün emekler boşa çıkmış gibi geliyor. Yeter artık! Hem biz adayların hem de mesleğe gönül verenlerin hakkını arayan, istikrarlı ve adil bir sistem bekliyoruz. Umarım sesimiz duyulur.

Gerçekten ağam bizimle eğlenir..!

istatistikler
  • toplam entry sayısı: 33
  • başlık sayısı: 21
  • aldığı beğeni: 64
  • günlük ortalama entry: 0.2