en yeni entry'ler
kare bilgisayar
2 ay önce

İsmini çoğu firmadan duyduğum, köklü bir firma..

kayseri yağlaması
2 ay önce

El ile açılan şebite sürülen bol kıyması ve özel hazırlanmış yoğurduyla yöresel ürün olan Kayseri yağlaması dünyanın en büyük gastronomi platformları tarafından 25. sırada yer aldı.👏

chatgbt
2 ay önce

ChatGPT artık daha akıcı ve bağlamı iyi yöneten yanıtlar verebiliyor. Medya desteği sayesinde görsellerle etkileşim kurabiliyor, kodlama ve programlama konularında gelişmiş destek sunuyor. Ayrıca, eklenti entegrasyonları ve kişiselleştirme seçenekleri ile kullanıcı deneyimini daha esnek ve zengin hale getiriyor

yapay zeka
2 ay önce

Eksileri ve artılarıyla yapay zeka hızla hayatımıza giriş yaptı pek çok alanda bize yardımcı olabilecek bir teknolojik atılım olan yapay zeka insanlarda ilk zamanlarda korku ve gerilim oluşturdu ancak daktilonun ilk icadında da insanlar artık kalemin devri bitti söylemlerine benzer şekilde insanı yok etmeyen ancak doğru kullanımda geliştiren bir teknoloji olarak görebilmek mümkün

kalemsoft bilişim
2 ay önce

2025 yılında kurulmuş bir bilişim firmasıdır.

Teknolojik dönüşümü desteklemeyi ve inovasyonu iş dünyasına ve bireylerin günlük yaşamlarına entegre etmeyi amaçlayan bir şirkettir.

Yaratıcı ve çözüm odaklı düşünceyi teşvik ediyor

Müşterilerin ihtiyaçlarına odaklanıyor ve uzun vadeli iş ilişkileri kurmaya önem veriyor

İşbirliğini ön planda tutarak daha büyük başarılar elde etmeyi hedefliyor

Teknolojik gelişmeleri, çevresel ve toplumsal sorumluluklarla birleştirerek sürdürülebilir çözümler üretiyor

Kurucusu Fatih Özdemir’dir

erciyes astronomi
2 ay önce

Ah, Erciyes Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü! Hani şu Erciyes Dağı'nın zirvesiyle "Kim daha yüksek?" yarışına giren, ama bir yandan da ayakları yere basıp "Hocam, bu yörünge hesabıyla Kayseri pastırmasının kilosu ne kadar oynar?" diye düşünen güzide topluluk... Burası, öğrencilerin geceleri romantik olsun diye yıldızları izlemediği, aksine "Şu Alpha Centauri'nin paralaks açısı yine mi kaymış, hay aksi!" diye hayıflandığı yerdir. Teleskop başına geçtiklerinde evrenin sırlarını aralarlar, ama aralayamadıkları tek sır, kantindeki çayın neden her dönem zamlandığıdır. Rivayet odur ki, bölümde "Kara Delik Pazarlığı 101" ve "Evrensel Çekim Yasası'nı Kullanarak Mantı Hamuru Açma Teknikleri" gibi gizli dersler verilmektedir. Öğrenciler, bir yandan kuazarların ışık hızını hesaplarken, diğer yandan "Acaba uzaylılar gelse onlara öğrenci indirimi yapar mıyız?" diye kafa yorarlar. Çünkü ne de olsa burası Kayseri, ticaret ruhta var! Gözlemevi geceleri meşhurdur. Tekir Yaylası'nda, dondurucu soğukta titreyerek Jüpiter'in uydularını saymaya çalışırken, içlerinden bir ses "Şimdi sıcak bir tas kelle paça olsa, tüm galaksiyi fethederdim!" der. Sınav haftaları ise bambaşkadır; formüller havada uçuşur, uykusuzluktan gözler Büyük Ayı takımyıldızına döner ve "Hocam, kara maddeyi bulduk ama final notunu kaybettik, olur mu öyle şey?" serzenişleri duyulur. Kısacası Erciyes Astronomi, başını sonsuzluğa kaldırıp evrenin en büyük gizemlerini sorgularken, aynı zamanda "Abi bu teleskobun ikinci eli kaça gider?" diyecek kadar pragmatik olabilenlerin, yıldız tozuyla pastırma kokusunun birbirine karıştığı, hem kozmik hem de alabildiğine "bizden" bir yerdir. Evren kadar geniş, Erciyes kadar heybetli, Kayseri pazarlığı kadar çetrefilli!

Eric Hoffer'ın "Kesin İnançlılar"ı, tarihin sahnesinde devleşen kitlesel hareketlerin – ister dini bir vecd, ister siyasi bir devrim, isterse milliyetçi bir tutku olsun – ateşli kalbine yapılmış cesur bir yolculuktur. Hoffer, bu muazzam kalabalıkları harekete geçiren sloganlara veya kutsal metinlere değil, o kalabalıkları oluşturan bireylerin, yani "kesin inançlıların" ruhsal haritasına odaklanır. Kitap, bizi bu sarsılmaz bağlılığın kaynağına götürür: Çoğu zaman bu, bireysel hayal kırıklığı, amaçsızlık, içsel bir boşluk ve kişinin kendi "istenmeyen benliği"nden umutsuzca kaçma arzusudur. Kitle hareketleri, bu kayıp ve öfkeli ruhlara karşı konulmaz bir sığınak sunar: Basit ve mutlak doğrular, uğruna ölünecek bir dava, nefret edilecek ortak bir düşman ve en önemlisi, anlamsızlaşmış bireysel varoluşun ağırlığını unutturacak kolektif bir kimlik ve eylem coşkusu. Hoffer'ın keskin zekâsı, farklı renklerdeki bayraklar altında toplanan bu insanların psikolojik olarak birbirine ne kadar benzediğini gözler önüne serer. Onları çeken şey, hareketin özel öğretisinden çok, sunduğu yapı, aidiyet ve kişisel sorumluluktan kaçış vaadidir. "Kesin İnançlılar", bireysel benliği feda etmenin o tuhaf cazibesini, dogmatizmin psikolojisini ve tatminsiz ruhların nasıl tarihin en güçlü ve bazen en yıkıcı motorlarına dönüşebildiğini anlatan, unutulmaz ve zaman aşımına uğramayan bir eserdir. İnsanın anlam arayışının ve aidiyet ihtiyacının karanlık yüzüne tutulmuş güçlü bir projektördür.

1984
2 ay önce

George Orwell’in yazdığı "1984" de günümüzü anlatıyor.

hayvan hakları
2 ay önce

Hayvan Hakları: Sessiz Canların Çığlığına Kulak Verelim

Dünyamızı paylaştığımız hayvanlar, tıpkı bizler gibi acıyı hisseder, sevgiyi tanır ve yaşama hakkına sahiptir. Ancak ne yazık ki, insanlığın bencilce tutumları yüzünden pek çok hayvan zulme, istismara ve ihmale maruz kalıyor. Oysa hayvan hakları, yalnızca hayvanları korumak için değil, insanlığın vicdani ve ahlaki gelişimi için de vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Hayvan Hakları Neden Önemlidir?

Her canlının doğuştan gelen yaşama hakkı vardır. Hayvanların da bizim gibi hisleri, korkuları ve sevinçleri vardır. Bir köpeğin sevinçle kuyruğunu sallaması, bir kedinin mırıldanarak huzur bulması veya bir kuşun özgürce gökyüzünde süzülmesi, onların da mutluluk ve huzur peşinde olduğunu gösterir. Ancak insanlar olarak çoğu zaman onların bu haklarını yok sayıyor, onları yalnızca bir “eşya” gibi görebiliyoruz. Oysa hayvanlar mal değil, canlıdır.

Zulme Karşı Sessiz Kalmayalım

Hayvanlara yönelik şiddet, dünyada büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Sokak hayvanlarına yapılan işkenceler, deneylerde kobay olarak kullanılan masum canlılar, moda uğruna kürkleri için öldürülen hayvanlar, doğal yaşam alanları yok edilerek açlığa mahkûm edilen vahşi hayvanlar… Liste uzayıp gidiyor. Ancak bu zulme karşı sessiz kalmak, aslında bu suça ortak olmak anlamına gelir.

Eğer dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek istiyorsak, önce en savunmasız canlılardan başlamalıyız. Bir hayvanın acı çekmesine engel olmak, ona bir kap su vermek, zarar görmesini önlemek bizim insanlık görevimizdir.

Neler Yapabiliriz? • Sahiplen, Satın Alma: Petshoplardan hayvan satın almak yerine barınaklardan sahiplenmeyi tercih edin. • Hayvanlara İşkence Edenlere Karşı Ses Çıkarın: Şiddete maruz kalan bir hayvan gördüğünüzde yetkililere bildirin. • Doğal Yaşamı Korumaya Destek Olun: Plastik atıkları azaltarak, doğaya zarar vermeyerek hayvanların yaşam alanlarını koruyun. • Vegan veya Vejetaryen Alternatifleri Değerlendirin: Hayvansal ürün tüketimini azaltarak hayvan sömürüsüne karşı bir adım atabilirsiniz. • Hayvan Hakları İçin Çalışan Kuruluşları Destekleyin: Bağış yaparak veya gönüllü olarak bu organizasyonlara destek olun.

Hayvan haklarını savunmak, yalnızca hayvanlar için değil, insanlığın vicdanı için de gereklidir. Bir canlının yaşam hakkını elinden almak, onu acıya mahkûm etmek bizim elimizde olmamalı. Daha adil, daha vicdanlı ve daha merhametli bir dünya için hayvan haklarına sahip çıkalım. Çünkü onlar konuşamıyor, ama biz onların sesi olabiliriz.

Öğretmen adaylığı hayalim, KPSS’nin getirdiği belirsizlik ve sürekli değişen sistem yüzünden adeta paramparça oldu. Her seferinde yeni bir sistem, yeni bir umut, ama sonunda hep yıpranıp bitiyor insan. KPSS yerine MEB AGS, Akademi derken, bütün emekler boşa çıkmış gibi geliyor. Yeter artık! Hem biz adayların hem de mesleğe gönül verenlerin hakkını arayan, istikrarlı ve adil bir sistem bekliyoruz. Umarım sesimiz duyulur.

Gerçekten ağam bizimle eğlenir..!

Viktor Frankl'ın "İnsanın Anlam Arayışı", insan ruhunun en karanlık derinliklerine, Nazi toplama kamplarının akıl almaz dehşetine yapılmış sarsıcı bir yolculuktur. Ancak bu kitap, yalnızca bir hayatta kalma mücadelesi anlatısı değildir; aynı zamanda insan varoluşunun en temel sorularından birine, "acı ve kayıp karşısında yaşam nasıl anlamlı kılınabilir?" sorusuna verilmiş derin bir yanıttır. Frankl, bir psikiyatr ve kamp esiri olarak, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı, her türlü maddi ve manevi dayanağın yitirildiği bu cehennemde, bazı tutsakların yaşama tutunmasını sağlayan gücün ne olduğunu gözlemler. Gördüğü şudur: Dış koşullar ne kadar acımasız olursa olsun, insanın elinden alınamayan son bir özgürlük vardır; o da içinde bulunduğu duruma karşı takınacağı tavrı seçme özgürlüğüdür. Yaşama anlam katan şeyin, geleceğe dair bir umut, sevilen birinin hayali, tamamlanmayı bekleyen bir görev ya da en basitinden, çekilen acıya onurlu bir şekilde katlanma iradesi olabileceğini keşfeder. Frankl, insanın temel motivasyonunun haz arayışı (Freud) veya güç istenci (Adler) değil, bir "anlam istenci" olduğunu savunur ve bu gözlemler üzerine kendi psikoterapi ekolü olan Logoterapi'yi geliştirir. "İnsanın Anlam Arayışı", trajedinin ortasında bile insanın anlam yaratarak ayakta kalabileceğini, en zorlu şartlarda dahi yaşamın potansiyel bir anlam taşıdığını ve bu anlamı bulmanın insanın kendi sorumluluğu olduğunu anlatan, umut ve direnç dolu, unutulmaz bir eserdir. İnsan ruhunun kırılganlığı kadar, direncini ve anlam yaratarak acıyı aşma gücünü de gözler önüne serer.

edebiyat
2 ay önce

Kes kopyala yapıştır devrine girdik maalesef.. İnsanlar kendi duygularını bile başkalarının yazılarını kendisi yazmış gibi hayat akışına dahil ediyor. Bunun bile toplumsal olarak bir psikolojik bozukluğa sebebiyet verdiğini düşünüyorum.. #Bizkimiz

bir kaç not
2 ay önce

Yorumlarınız geliştirme aşamasında olan erciyessözlük’e değer katıyor sizin gibi yazarlar sözlüğün asıl sahipleri olacaktır

bir kaç not
2 ay önce

1. Kullanıcı adı küçük harfli olmalıdır kuralınızı kullanıcı adı tanımlama bölümüne ilave etmeniz lazım. Kullanıcı adı belirleyip şifrede tanımladıktan sonra tekrar başa dönmek sevimli değil. 2. Başla kaçıp fikir beyan etmek için en alta kadar inmeye gerek yok yukarıda bir yerde (mobil uygulama için söylüyorum) erişim sağlanmalı.

Başlamak önemli, daha önemli olan sürdürebilmek ve geliştirebilmek.

Muhabbetle

1984
2 ay önce

George Orwell’in yazdığı 1949 yılında yayınlanan distopik edebiyat eseridir eserde büyük birader’in her hareketi izlediği bu dünyada, düşünce suçu, çiftdüşün ve yenikonuş gibi kavramlarla bireyler tam bir baskı altına alınmıştır. romanın baş kahramanı olan Winston, sisteme karşı küçük de olsa bir başkaldırı girişiminde bulunur ve sonuçları ağır olur.

Saraydan Askeriyeye Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettikten sonra bugünkü Beyazıt Meydanı’nda yer alan geniş alana İstanbul’un ilk sarayını inşa ettirdi (1458). Bu saray; harem dairesi, birtakım köşk ve av sahalarından oluşuyordu. Ancak İstanbul Fatih’i daha sonra denize nazır konumda yer alan Sarayburnu diye tabir edilen yere, Saray-ı Cedidi yaptırdı ve Osmanlı’nın yeni idare merkezi, burası oldu. İlk yaptırdığı saraya da bundan sonra Saray-ı Atîk (Eski Saray) denildi.

Saray-ı Atîk, ehemmiyetini kaybetmekle birlikte farklı amaçlarla kullanılmaya devam edildi. Buradaki ahşap yapılar, 17. ve 18. asırlarda meydana gelen yangınlarda tahrip oldu. Sultan İkinci Mahmud Han, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırıp yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’yi kurunca, Eski Saray’ın arazisi bu orduya tahsis edildi. Savaş ve barış zamanlarında bütün askerî işler, bu idare tarafından yürütülüyordu. Dolayısıyla burası, günümüzün tabiriyle Genel Kurmay Başkanlığı hâline geldi.

Seraskerlik Dairesi

1826 yılında Eski Saray’ın yerine, Mimar Abdülhalim Efendi tarafından Seraskerlik makamı olarak ahşap bir bina yapılmıştı. Bâb-ı Seraskerî Meydanı’nın merkezinde bulunan bu yapı, yıkılıp yerine 1864-66 yılları arasında Sultan Abdülaziz Han döneminde kâgir bir Seraskerlik Dairesi yapıldı. Seraskerlik Teşkilatı, 1879 yılında Harbiye Nezareti’ne dönüştürülünce, bina da Harbiye Nezareti olarak hizmet vermeye başladı. Dikdörtgen planlı ve üç katlı olan yapının, dört yönden de birer girişi olup ana girişi güney cephededir. Bütün cephelerde eşit aralıklarla sıralanmış dikdörtgen pencereler vardır.

Âbidevî Taht Kapısı, iki yanındaki köşkler ve Seraskerlik binasının mimarı, Fransız asıllı Bourgeois’dir. Cumhuriyetle beraber Harbiye Nezareti, Ankara’ya taşınınca boş kalan yapı, 1924 yılında Dârülfünûn’a tahsis edildi. Dârülfünûn’un ilgasıyla burası, 1933’te İstanbul Üniversitesi adını aldı. Bu bina ile âbidevî kapı arasındaki alan, eski resim ve kartpostallarda görüldüğü üzere talim alanı olduğu için ağaçsızdı. İlk ağaçlandırmaya ise İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun Dârülfünûn Emini olduğu yıllarda başlanıldı. Bina, 1950’de Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından restore edildi. Günümüzde İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası olarak hizmet veriyor.

Bab-ı Serasker,ın ilk dönemlerinden fotoğraflar. https://yedikita.com.tr/wp-content/uploads/2024/04/istanbul-universitesi.jpg

erü mühendislik
2 ay önce

Üniversite hayatınızı sadece derslerin zorluğu ile değil hocaların kaprisiyle tüketmek isteyen genç dimaların mutlaka tercih etmesi gereken yegane yer. Eğitimi kaliteli ve kulüp imkanları çoktur. Bitirebilirseniz mavi diploması da bulunmaktadır, yurtdışı çalışma imkanı bulabilirsiniz ama bölümden bölüme değişkenlik göstermekle birlikte büyük olasılıkla 5-7 senenizi verirsiniz

Davud El Kayseri derneği, kültürel faaliyetler yapmak İsmini aldığı, Osmanlı medreselerinin kurucusu müderrisi tanıtmak amacıyla Kayseride kurulmuş bir dernektir

davud el kayseri
2 ay önce

Dâvûd-i Kayserî, Osmanlı devletinin kuruluş döneminde yaşamış Kayseri'de 1258 yılında doğmuş. bir mutasavvıf, filozof ve alimdir

Orhan Gazinin çağrısı ile İznik'te İlk Osmanlı medreselerinin temellerini atmış, başmüderrisidir. Muhyiddin Arabi'nin Vahdet-i Vücud sufi öğretisinin Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk temsilcilerinden ve yorumcularından birisidir.

bilgi

Bu sayfada en son eklenen entry'leri kronolojik sırayla görebilirsiniz.

Başlık açmak için giriş yapmalısınız.